TÜM FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
Eforsuzluk son dönemde çokça incelediğim,denemeye çalıştığım ve denedikçe de sevdiğim bir kavram. Beni en çok çeken tarafı ise eforsuzca yaptığımız şeylerin güçlü yanlarımızla paralellik göstermesi. Doğarken beraberimizde getirdiğimiz,uygun ortamı bulduğunda kendiliğinden çıkan ve yaparken gözümüzün parladığı hallerimiz bunlar.İş hayatında bu ifadeleri daha çok güçlü yanları anlatırken kullanıyoruz.Doğuştan gelen eforsuz hallerimiz ve güçlü yanlarımız oldukça benziyorlar.İşte Karadağ için de hikaye böyle başlıyor. Adriyatik Denizi’nin anakaradan içerilere girerek oluşturduğu Kotor Körfezi masalsı güzelliğiyle büyülüyor.Göl gibi sakin denizi,tüm körfezi sararak denizi yeşil gösteren ağaçları ve bu eforsuz güzelliği korumasını bilen halkıyla huzurlu bir yer Karadağ.Sanki yıllardır bu hazinenin bulunması bekleniyormuş gibi çok hızlı popüler oldu.Cruise gemilerinin favori limanı olan Kotor, 1300 basamakla çıkılan kalesi ve karo taşlı meydanıyla kendi halinde çok samimi bir yer.Karadağ’ın geçmişinde, İtalya’nın kontrol ettiği bir dönem olduğu için dar yolları,leziz pizzaları, risottosu ve dondurmasıyla karşı kıyıdan bir İtalyan esintisi de alabilirsiniz.
İş hayatında ne zaman zor bir dönem geçirsem motivasyonumu yukarı çekecek şeyin güçlü yanlarım olduğunu bilirim. İyi yaptığımız,adımızla beraber anılan bu yanlarımız bizim aslında en eforsuz hallerimiz.İyi hissetmek için canlılığımızı arttırmaya bunun için de güçlü yanlarımıza ihtiyacımız var.Canlılık dediğimiz şey bir çocuğun cevabı bildiğinde sıranın ona gelmesini sabırsızlıkla beklediği kıpır kıpır hali gibidir.İşte bu canlılık ve sıra Karadağ’a gelmiş gibi görünüyor.Nüfusunun nerdeyse üç katı turist çeken bu ülke tüm güzelliklerini sergiliyor gelenlere.Dolup taşıyor canlılığıyla.
Perast,Unesco koruması altında bir Ortaçağ Köyü.Karadağ’ın hem en gözde hem de en az nüfuslu yeri.Bu köyde 200 civarında kişi yaşıyor ve okula giden çocuk sayısı bir elin parmaklarından az.Bir baştan bir başa yaklaşık 2 km sahil şeridi olan Perast’ın önünde iki tane adası var.”St. George Adası” turist ziyaretine kapalı bir manastır adası.Diğeri ise denizcilerin her sefer dönüşü taş atma ritüeliyle oluşturduğu “Lady of the Rocks Adası”.Rivayete göre 15.yy’da denizcinin biri küçük bir kaya üstünde gördüğü Bakire Meryem ikonasına her sefer dönüşü taş atmaya başlar ve gelenek yıllar içinde sürdürülür.Ada bugünkü halini ise 17.yy’da alır.Sunumlarda sıklıkla kullandığım ”Az çoktur” anlayışını hatırlattı Perast bana.Azın gücü ve odaklılığıyla hem mesaj daha kolay iletilir hem de sadelikten başarı gelir.Perast için de durum böyle.Azın gücünü görebileceğiniz şirin bir Ortaçağ Köyü burası.
Karadağ için yaptığım tüm güzellemelerin hayat bulduğu bir şehir Herceg Novi.Kotor Körfezinin Adriyatik Denizi’ne açılan uç kısmında yer alıyor.Kalesini hayatın akışına katmış çok canlı bir şehir.Bir yanda kalesi,hemen önünde sahili,sahil boyunca her yerden denize girilebilen alanları ve samimi meydanıyla bir sürü imkan sunuyor ziyaretçilerine.Mimozalarıyla ünlü bu şehir her sene Şubat ayında mimoza festivaline ev sahipliği yapıyor.
Güçlü yanlarımızı kullandığımızda başarı daha zahmetsizce gelir.Bununla birlikte efor sarfederek geliştirmek isteyeceğimiz alanlarımız da olacaktır.İsteyerek harcadığımız her efor bizi ileri götürür.Burda önemli olan eforun isteyerek ve içimizden gelerek yapıldığında daha verimli olacağını bilmektir.Karadağ için eforlu çalışmaların yapıldığı yer Budva gibi görünüyor.Muhteşem denizi ve Eski Budva sokaklarıyla kendine has güzelliği olan Budva’yı daha da güzelleştirmek için yoğun bir çalışma var şehirde.Pek çok yerde inşaatlar ve yol çalışmaları var.Budva gelişerek büyümeye hazırlanıyor. Eforsuz güzelliği ve üzerine eklenen eforuyla Budva’nın kendini bulacağı son hali hepberaber gözlemleyeceğiz.
Budva’ya gitmişken şehrin sembolü haline gelmiş Danseden Kız Heykeli ile Sveti Stefan Adası’nı da mutlaka görmenizi isterim.Sveti Stefan’da lüks bir otel kompleksi olduğu için adaya giriş yapabilmenin şartı konaklamak ya da lüks restoranlarında yemek yemek.Bu sebeple ada manzarası ve ada etrafında denize girmek daha az eforlu bir aktivite gibi görünüyor.
Bize ait olan karakteristik, güçlü ve eforsuz hallerimizi doğru kullanabildiğimizde başarımızın artacağını düşünüyorum.Bununla beraber gelişim insanın doğasında olduğu için tutkuyla yapılan eforlu çalışmaların da başarıyı arttıracağı kesin.Başarıya giden yolda en büyük kaynak içimizde ve doğru kullanıldığı sürece ömür boyu garantili.Karadağ gibi eforsuz hallerimizle tutkulu eforlarımızın büyük başarılar getirmesi dileğiyle.