TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Atatürk'ü Farkındalıkla Anlamak ve Kendini Gerçekleştirmek

Yazının Giriş Tarihi: 10.11.2021 10:10
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.11.2021 10:10

Katılırsınız katılmazsınız size kalmış, kendi görüşümü dile getiriyorum:

İçimiz rahat değil.

Göz göze geldiğimizde kaçınmak istiyoruz bu konudan, yok sayma eğilimindeyiz sorunu. Zira konu çok can acıtıcı.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 83. ölüm yıl dönümündeyiz.

Cumhuriyetimizin 98. yıl dönümünü yaşıyoruz. Ulu Önderimiz ve atalarımızın yoktan var ettiklerinin değerini idrak ettiğimiz pek çok olay yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.

Cumhuriyetimizi, özgürlüğümüzü, vatanımızı, değerlerimizi Ulu Önderimizin gösterdiği çizgide devam ettirmeyi istedik.  Tam olmadı. Gerçekleştiremedik.

"Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir" demişti.

Ortada koca bir duygu var: Yetersizlik.

Onun yaşamı nasıl yaşadığını anlamamış olabilir miyiz sizce?

Bir şey basmamış, bir jeton düşmemiş, bir şey takılı kalmış olabilir mi?

Yine bir Mustafa Kemal Atatürk gelse bizi kurtarsa ne güzel olacak değil mi?

Bu nasıl bir özlem?

Yine kişisel görüşüm; patinajımız burada başlıyor.

Büyüyemiyoruz. Kendi sorumluluğumuzu alamıyoruz.

Birisi bizim yerimize karar alsın, görev versin. Biz canımız isterse o görevi yapalım, canımız istemezse yapmayalım. "Olmadı ne yapayım kader" kafasındayız.

Hayat şartları, imkansızlıklar, ülkenin durumu, dünyanın durumu bir dolu şey var. Say say bitmez. Bunlara odaklandığımızda kendimizi kurban hissediyoruz. Çaresiz ve boyun eğmiş. Bu kurban psikolojisi zihnimize iyi geliyor. Şartlar böyle ben ne yapabilirim ki? Bu psikolojiyi nesilden nesile aktarıyoruz.

Mustafa Kemal Atatürk doğduğunda Hristiyan-Müslüman ayrımı had safhada. Bölgedeki tüm farklı ırklar Türklere karşı ayaklanmış durumda. Osmanlı İmparatorluğu çöküş sürecine girmiş. Müthiş bir entrika ve güvensizlik ortamı...

Orta sınıf bir ailede dünyaya geldi Ulu Önderimiz.

4 kardeşi öldü. Sadece o ve Makbule Hanım hayata tutundu.

Babası Ali Rıza Efendi'nin önce işleri, sonra sağlığı bozuldu. 3 yıl hasta kaldı. Derken o da veda etti dünyaya.

Savaşa doğru sürüklenen bir coğrafyada, babasız, parasız bir erkek çocuğu. Eğitimi yarım kalmış, bir sebepten hocası tarafından falakaya yatırılmış, her anlamda örselenmiş bir can, bir çocuk.

Peki nasıl aşar zorlukları bu can?

Kendi kendine gerçeğini nasıl bulur? Kendini nasıl ortaya koyar?

İyi de o Atatürk. O Mustafa Kemal Atatürk deyip geçemeyiz.

Anlamak durumundayız.

Onun bitmek bilmeyen merak duygusunu, sorgulama becerisini devam ettirmek durumundayız.

Onun çocuk yaşta küçücük bedeni ile kendi görüşüne uymayan durumlara, olaylara karşı duruşunu, olayların üzerine çıkışını kavramamız gerek.

Onun gibi olayları ya da kişileri suçlamadan kendi gerçeğimizi nasıl ortaya koyarız?

Kendi seçimlerimizle kendimize iyi gelecek olanı nasıl seçip alırız?

Kendi cesaretimizle kendi yolumuzu nasıl çizeriz?

Bu döngüyü aşamazsak "kendini gerçekleştiremeyen nesiller" rolümüzü oynayıp sahnemizden çekileceğiz.

Onun yaptığı gibi kendi sorumluluğumuzu almak durumundayız. Hangi alandaysak o alanda bunu yapabiliriz. Ev hanımı mıyız? Sanatçı mı? Taksi şoförü müyüz? Bilim insanı mıyız? Öğrenci miyiz? Temizlik görevlisi miyiz? İş mi arıyoruz? Evlat mı yetiştiriyoruz? Birinin evladı mıyız? Alanımız neresi ise orada bunu yapabiliriz.

Büyüyebiliriz.

Sorgulayıp kendimizle, gerçeğimizle yüzleşebiliriz.

Gözlemleyip, kendi gerçeğimizi, kendimiz çekip alabiliriz.

Kendimizi bulabiliriz.

Ve o bilince erişmiş halimizle tüm sorumluluğumuzu üzerimize alabiliriz.

"Ben yapıyorum o yapmıyor" ya da "Yapamıyorum bırakıyorum" demeden birbirimize el vererek ilerleyebiliriz.

Her birimiz kendi kişisel alanımızda onun bakış açısı ile devam edebiliriz.

Her birimiz kendi alanımızda tam anlamı ile kendimizi ortaya koyabilir, varlığımızı gerçekleştirebiliriz.

Her birimiz kendi gerçeğimizde Atatürk gibi düşünmeyi ve sorumluluk almayı öğrenebiliriz.

Takıldığımız yerde bakacağımız bir rehberimiz var.

Atatürk olsa ne yapardı, nasıl ilerlerdi diyebiliriz.

Her birimiz kendimizi gerçekleştirebiliriz.

Her birimiz onun fikirlerini, duygularını anlayıp hissedebiliriz.

 Bu yeterlidir.

Yeterince iyi olabiliriz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.