Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Elmayı Kızartmak

Yazının Giriş Tarihi: 09.11.2022 08:57
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.11.2022 08:57

İsteyip de yapamayınca insan bir hoş oluyor. Hoş dediğim lafın gelişi. Hiç hoş olmuyor aslında. Kendine yabancılaşıyor.

Hemen kıyas mekanizması devreye giriyor.

“Onlar yapıyor sen yapamıyorsun!” diyor hoyrat bir ses.

“Bak gördün mü onlar nasıl yapıyor?”

Eskiler hatırlar;

“Elman kızardı mı?”

Elman kızarmazsa önce elmaya, sonra kendine kızardın çünkü.

“Aptal elma! Bir kızarmadı”

Okumayı sökenlerin elmasını elle boyardı öğretmen. O zamanlar baskı teknolojisi yaygın değildi. Okul duvarlarındaki her şey el yapımıydı. Mevsimler vardı mesela…İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış. O zamanlar ömrümüzün baharıymış ne bilelim?

Sonra sıra sıra sıralar geçti dirseklerimizin altından. Hülyalı bir çocukmuşum şimdi anlıyorum. Dirseğimi sıraya dayayıp yüzümü elime yerleştiriyorum. Böyle iyiyim. Yapanların nasıl yaptıklarını izliyorum.

Al sana itiraf! Eskiden hasetle izliyormuşum farkında değildim.

“Yaaa! Nasıl yapıyorlar? Ben neden yapamıyorum?” Gizli gizli ağlamalar…

Şimdi hiç gocunmuyorum. Koyuveriyorum gidiyor.

Bir halimin baharındayım. Suluyorum yüzümü ne var?

Emek vermek, emek koymak güzel.

Zaman zaman can acıtıyor evet acıtmaz mı?

Yapamadığım şeyleri gördükçe kendime yaklaşıyorum. Şefkatle kucaklıyorum. Elmasını kızartamayan halimle buluşuyoruz. Kurt gibi kendimi kemireceğime, “Bunu da yapamadım. Gayretteyim” diyorum.

İstiyorsam devam ediyorum. İstemiyorsam biraz daha süre tanıyorum. Yapsam da yapamasam da kendimin yanında duruyorum.

İyi ki armut yapmamışlar o sembolü. Belki de “armut piş ağzıma düş” derdim.

Gayretteyim.

Elmamı kızartmak için hece hece ilerliyorum.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.