Temelde her şey ve doğal olarak hepimiz sevgiyiz.
Ve özümüzü, yani sevgiyi yaşamak ve yaşatmak niyetindeyiz.
Topumuz dudaklarımız ile burnumuz arasına basılmış bir mührü korur, benliğimizi savsaklar gibiyiz.
Yaptığımız ve yapmadığımız her şeyin altında sevilme isteğimiz yatıyor.
Güzel, sağlıklı, başarılı, genç, zengin, faydalı, kurtarıcı olmak ne için?
Sevilmek için değil mi?
Sevmek bu kadar mı zor?
Yargısız sevmeyi kastediyorum elbette.
İlla bir şey olunca mı sevilir bir şey?
Biz kendimize şefkat konusunda zalim miyiz?
İlla başardığımızda sevileceğimize ilişkin inancımız nereden geliyor?
Sadece biz olarak "ben olarak" sevginin gücünü ne zaman idrak ederiz?
Dünyanın bilgisini edinsek,
Dünyayı değiştirecek icatlar yapsak,
Dünyayı kurtaracak işler başarsak da
Başımızı koyacak bir yer,
Elimizi tutacak bir el,
Gözümüze sevgi ile bakacak bir göz arıyoruz sanki.
İyi de biz zaten buyuz ki.
Başımızın altında kendi elimiz,
Elimizi tutacak diğer elimiz,
Aynaya baktığımızda bize bakan bir çift gözüz.
Bunlara bile ihtiyaç yok.
Kalbimiz var bizim için atan her daim.
Kalp atıyorsa yaşam bir şölen zaten.
Başını bir ağaca da yaslar,
Elinle bir kediyi okşar,
Bir kuşla da bakışabilirsin...
Ama her şey alıştığı, öğretildiği, bildiği şekilde sevilmek ister.
Bir becersek kendimizi sevebilmeyi...
Onca kaynağı tüketmeden de kendimizi her halimizle sevebilmeyi ve kardeş gibi yaşamayı bir becersek.
O zaman her yer, her an cennet aslında.
Vakti zamanında insanlarla iletişim kuran Koko adında bir goril vardı bu dünyada. Hayvan zekâsı hakkındaki araştırmalarda kullanıldı. Kendine has bir işaret dili ile 2 bin civarında kelime kullanabiliyordu. İnsanlığa en büyük hediyesi şu acı sözler oldu:
"Ben Koko. Ben gorilim. Ben doğayım. Ben çiçeğim, hayvanım. Doğa sizi görüyor. Dünyaya yardım edin. Dünyayı koruyun. Acele edin."*
Velhasıl Livaneli'nin söylediği gibi "Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak her şey"
Önce kendimizden başlayamaya ne dersiniz?
*Kaynak: 21 İlham Veren Hayvan/Babil Kitap/Yazar: GEKA