Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Coğrafya kader midir, fırsat mı?

Yazının Giriş Tarihi: 21.04.2025 15:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.04.2025 15:59

Coğrafya kader midir, fırsat mı? Uzunca zamandır memleket ahvalinden olsa gerek çoğumuzun çokça sorduğu bir soru bu biliyorum.

Sanki cevap 'kader' olsa boynumuzu büküp kabullenişe mi geçeceğiz, ya da cevap 'fırsat' olsa umuda daha sıkı mı sarılacağız? Ondan değil, aslında en sabırlımızı bile çileden çıkaran, en hoşgörülümüze küfür ettiren o kadar çok olayı üst üste yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz ki, her sabah kimin için ve hangi konuda adalet isteyeceğimizi şaşırdık. Siyasetle ilgili yazmayı tercih etmiyorum. Bu yazımda da ısrarla siyasete ve siyasetçiye mesafemi korumak isterim. Amma velakin mesele memleket olunca, içine doğduğumuz, doyduğumuz ve bile isteye yaşamakta ısrarcı olduğumuz bu topraklardan bayram vesilesiyle, kısa süreliğine 8 bin kilometre kadar uzaklara gidip dönünce yine coğrafyanın kader olup olmadığı ikilemini sıkça düşünür oldum.

'Mutlu insanlar ülkesi' diye bilinen Tayland'dan birkaç gözlemimi aktarmak istiyorum. Yaya geçidi ve trafik ışığının çok az olduğu, yayaların karşıdan karşıya kuralsızca geçtiği motorsiklet, araba, dolmuş ve tuktuk denilen araçların yoğunluğunu gözünüzün önüne getirin, 7 gün boyunca bir kez olsun bir korna sesi, bir bağrışma, küfür duymadık, bir el-kol hareketi, öfkeli bir insan yüzü veya bir kaza görmedik. Hizmet sektöründe inanılmaz bir güleryüzlülük ve misafirperverlik çok görünür düzeyde...Krallıkla yönetilen ama fakir bir halktan bahsediyorum. Seks turizmine de yoğun olarak hizmet eden ülkede adım başı masaj salonlarında veya eğlence sektöründe çalışan genç kızlar ve kadınların sayıca fazlalığı hemen göze çarpıyor. Hemen küçük bir araştırma yaptım; Uluslararası Seks İşçileri Birliği'nin 2023 yılı raporuna göre 250 bin civarında kadın ülkede seks turizmine hizmet ediyor. Tayland bu rakamla dünya genelinde 8. sıraya yerleşmiş. Ülke anayasal monarşiyle yönetiliyor, Kral sembolik ama halk için çok önemli. Kişi başı gelir 7 bin dolar civarında. Gelir eşitsizliği çok yüksek.

Ülkede sohbet edebildiğimiz Tay halkından insanların verdiği izlenim de genelde bize eğitim seviyesinin ve buna bağlı olarak yapılan niteliksiz işlerin getirisinin de hayli düşük olduğunu düşündürttü. Mesela bir taksici, parası olmadığı için seyahat edemediğinden sözetti.Tüm bunlara rağmen sokakta yaşayan veya dilencilik yapan çok az insan görmek bizi şaşırttı. Coğrafya kaderse eğer bu insanların yüzlerinin çok az gülmesi gerekirken herkesin içten bir neşeyle, gülerek işlerini yapması çok etkileyiciydi. Nüfusun yüzde 90'ı Budist, bu sadece bir din değil aynı zamanda insanların yaşam tarzını, değerlerini ve toplumsal yapıyı şekillendiren çok güçlü bir kültürel temel. Huzurlu, sabırlı, saygılı ve alçakgönüllü olmaları ve dürüst davranmaları kuvvetle muhtemel Budizm felsefesindeki karma inançlarından geliyor. Dinlerini ahlaki bir pusula gibi kullanmaları bana göre toplumsal yaşamlarına da çok özel bir denge ve uyum getirmiş.

Bugüne kadar hep Batı'ya seyahat etmiş biri olarak, Doğu'nun bende ve ailemde bıraktığı en derin etki; ülkedeki kaotik tüm görüntülerin altında kendine has bir sükunet, huzur ve şaşırtıcı derecede güçlü bir güven duygusu barındırması oldu.

'KADER İRADENİN SUSTUĞU YERDE BAŞLAR'

Yazar Cemil Meriç coğrafyanın kader oluşunun mutlak algılanması konusunda eleştirel yaklaşarak “Kader, iradenin sustuğu yerde başlar” diyerek, coğrafi şartların insan iradesiyle aşılabileceğini savunur. Bu bağlamda, coğrafyanın sunduğu sınırlılıklar içerisinde dahi, toplumların kendi kaderini tayin edebilme iradesi taşıdığı ileri sürülebilir. Japonya’nın doğal afetlerle dolu bir coğrafyada yüksek teknolojiye ulaşması veya Hollanda’nın deniz seviyesinin altında bir ülke olmasına rağmen başarılı şehirleşme örnekleri sunması, bu iradenin güzel örnekleri...Tayland'da insanların yaşadıkları şartlar ve çalışma koşullarından mutsuz olmayı seçmek yerine mutlu ve çalışkan olmayı seçmelerini de buna benzettim.

'COĞRAFYA KADERDİR DİYENLER TEMBELDİR'

Yirminci yüzyılda coğrafyanın kader olduğu düşüncesini derinleştiren düşünürlerden Halford Mackinder'ın “Heartland Teorisi”, küresel siyasetin merkezinin belirli coğrafi alanlarca şekillendiğini savunur. Mackinder’a göre, “Dünyayı yöneten, kara hâkimiyetini elinde tutan olur.” Bu görüş, coğrafyanın yalnızca doğal afetler, iklim veya tarım açısından değil, aynı zamanda jeopolitik güç dengelerinde de belirleyici olduğunu ortaya koyar. Türkiye gibi stratejik bir konumda bulunan ülkeler için bu durum, hem fırsat hem tehdit olabilir. Geçen hafta 22. Kalite ve Başarı Sempozyumuna konuşmacı olarak gelen Yazar Ahmet Ümit de aslında aynı noktada. Osmanlı İmparatorluğu'nun ve diğer medeniyetlerin tarihteki gücünden ve etkisinden örneklerle bahseden Yazar Ümit, coğrafya kader diyenlere adeta kızarak 'Dünya bir zamanlar Çorum'dan yönetiliyordu, coğrafya kaderdir diyenler tembeldir, coğrafya fırsattır, şanstır' dedi.

'EN GÜZEL ÇOCUK DAHA BÜYÜMEDİ'

Sonuç olarak, coğrafyanın bir kader olduğu düşüncesi ağır basıyor; ama bu kaderi pasif bir kabulleniş değil, aktif bir mücadele olarak algılayanların kazandığını düşünüyorum. Evet coğrafya, toplumlara bir başlangıç noktası sunar fakat bu başlangıç, onların nereye ulaşacağını belirlemez. İnsan aklı, emeği ve iradesiyle bu kaderi dönüştürme gücüne sahiptir. Tıpkı Nâzım Hikmet’in dediği gibi: “En güzel deniz: henüz gidilmemiş olanıdır. En güzel çocuk: henüz büyümedi.” Bu dizeler, coğrafya ne olursa olsun, umudun ve değişimin mümkün olduğunu hatırlatır.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.