TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Denge için; Kadına Pozitif Ayrımcılık

Yazının Giriş Tarihi: 08.03.2022 08:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.03.2022 08:50

Doğada var olan düzende “denge” esastır. Ne eksik ne de fazla. Eksiklik de fazlalık da doğanın rutin dengesini bozar ve istenmeyen sonuçlara yol açar.

Doğadaki canlılardan biri olan insan türü de iki cinstir: Kadın ve Erkek. Kadın ve erkek sayılarının birbirine eşit olup olmadığı çok net bilinmemekle birlikte BM dünyada her 102 erkek için 100 kadın nüfusu olduğunu belirtmiş. Bu sayılar birbirine çok yakın arada büyük farklar yok. Kadın ve erkek doğal olarak eşit oranda dünyaya geliyor diyebiliriz.

Aslında burada önemli olan dünyaya geldikten sonra eşit haklarla, eşit koşullarda, eşit imkan ve olanaklarla büyütülüyor mu? Büyüyünce kadın ve erkek cinsiyetine bakılmaksızın bilgi, beceri ve yetenekleri doğrultusunda istediği gibi bir hayat yaşayabiliyor mu?  Kız çocuğu olarak dünyaya geldiği için hayatta hep geriden ve daha zorlayıcı koşullarla mı ilerliyor ya da cinsiyetinden dolayı yok sayılıp, değersiz mi görülüyor?

Toplumların kalkınması, daha mutlu ve huzurlu bir toplum yaratılması sadece erkeğin egemenliğinde olan, kadının erkeğin gerisinde olduğu, görmemezlikten gelindiği ve haklarının verilmediği bir toplumsal düzenle olamaz.  2021 Dünya Ekonomik Forumu rakamlarına göre Türkiye toplumsal cinsiyet eşitliği açısından 156 ülke arasında  133. sırada yer alıyor. Kadınlar bu sıralamaya göre sağlık imkanlarına erişimde 105., eğitim imkanlarına erişimde 101., siyasi temsilde 114., ekonomik hayata katılımda 140. sırada yer alıyor. Kadın ve erkeğin haklarının ve toplumdaki yerinin eşitlenmesi için daha gidilecek çok yolun ve yapılacak çok çalışmanın olduğunu gösteriyor bize bu rakamlar.

Kadın ve erkek eşitliği açısından arada büyük uçurum olması, toplumsal koşulların eşit olmaması sebebiyle eşitliği sağlamak adına her alanda kadınlara pozitif ayrımcılık sağlanması gerekiyor. Toplumsal değişim devlet, sivil toplum örgütü, özel ve kamu kuruluşları, eğitim kurumları ve vatandaşlarla olur. Kadın ve erkek hakları açısından aradaki  farkın kapatılması ise tabii ki en başta eğitimle gerçekleşecektir. Kadın ve erkeğe eğitimle farkındalık ve bilinçlendirme kazandırıldıktan sonra daha eşitlikçi bir toplum ve iş hayatı dönüşmeye ve gerçekleşmeye başlayacaktır.

Eğitim önce ailede başlar. Bilinçli anne ve babaların yetiştirdiği  kız çocukları toplumsal kalkınmanın en değerli yatırımıdır. Erkek çocuklar gibi okuyan iş güç sahibi olan, meslek sahibi olan kadınlarla ekonomik açıdan daha refah ve mutlu bir toplum yaratılabilir. Bir düşünsenize kim bilir kaç kız çocuğu okutulmadığı, erken yaşta evlendirildiği için ülkemiz binlerce doktor, avukat, öğretmen, mühendis, mimar, sanatçı, ressam gibi meslek sahibi insandan mahrum. Bir bu kadar daha yetişmiş, kalifiye ve eğitimli iş gücüne sahip olsaydık ülkemiz çok daha gelişmiş ve modern bir ülke olurdu.

Her konuda vizyoner ve çağı aşan düşünce ve görüşlere sahip Atamız, Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuk yetiştirmenin ülkenin geleceği için ne kadar önemli olduğunu vurgulayan şu sözünü hatırlatmakta fayda var. “Çocuklar, geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek, hepimizin insanlık görevidir” Her anne ve babanın yanı sıra, her eğitim kurumu ve bu amaca hizmet eden her tür kurum ve kuruluşun da bu insanlık görevini layığıyla yerine getirdiği zaman geleceğe güvenle bakabiliriz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.