TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İnsan Kaynakları Mesleğinin Kısa Tarihçesine Göz Atalım

Yazının Giriş Tarihi: 28.09.2022 11:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.09.2022 11:50

İnsan Kaynakları mesleği son yüzyılda telaffuz edilmeye başlasa da tarihçesi çok eskilere dayanıyor. Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmaların kısa bir özetini paylaşıp günümüzde oldukça önemli ve popüler olan bu mesleğin tarihsel gelişimini merak edenler, genel kültür haznesini genişletmek isteyenlerle paylaşmak istiyorum.

Araştırmalar daha eski dönemlerde de basit de olsa insan kaynağı uygulamalarına benzer sistemlerin eski uygarlıklarda da kullanıldığını tespit etmiş. Örneğin, MÖ 1760’larda ünlü Babilli Hammurabi kanunlarında ücretlendirme sistemlerinin, M.Ö 1600’lerde Çinlilerde ilk iş bölümü ve uzmanlaşmanın M.Ö 400' lerde yine  Çinlilerde personel devir hızının yüksekliğine yönelik hesaplama sistemleri kullandıklarına rastlıyoruz.  19. Yüzyıl sonu 20. yy başlarında sanayinin gelişmesi ile insan kaynağının daha verimli bir şekilde kullanılması amacıyla başlatılan çalışmalar ise bugünün iş dünyasının temellerini oluşturuyor.

1890' da ilk kez Amerikan NCR Corporation firması  personel ile ilgili işleri koordine etmek üzere bir ofis açarak Personel Yönetimi Bölümü olan ilk firma olarak  tarihteki yerini alıyor.

Dünya savaşı yıllarında Frederich Taylor’ın “Taylorizm” adı ile de bilinen parça başı ücret ödeme sistemine dayanan, az zamanda daha çok iş  yapmayı hedefleyen, her işin tanımlandığı, denetim ve baskının yoğun olduğu üretim modeli akımı yaygınlaşıyor.  İş ve zaman etütleri yolu ile incelenen ve kurgulanan yeni çalışma hayatının en güzel örneği Ford fabrikalarında sergilenmiştir. Bu  yıllarda Amerika’da personel yönetimi konusunda birçok çalışma yapılarak, literatüre katkı sağlayacak gelişmeler yaşanmıştır. 1900’lü yılların başından itibaren ülkedeki endüstriyel ve sosyal değişim ve dönüşümle birlikte  işe alımda, eğitimde ve ücret konusundaki  kararlarda personel yöneticilerinin söz sahibi olmaya başladığını görüyoruz. 1900’lü yıllarda firmalar bünyelerinde  ödeme ve tazminatlar, çalışma koşulları ve çalışanların şikayetleri ile ilgili konuları yönetmek üzere personel departmanı kurmaya başlamışlardır.

1920 yılında ABD’de “Personel İdaresi” konusu üniversitelerde ders olarak okutulmaya başlanmış, bu derste işgücünü seçme ve yerleştirme, eğitim, ücretlendirme ve motive etme gibi iş dünyasına yönelik Personel Yönetimi konuları işlenmiştir.

Yine 1920’li yıllarda Modern Yönetimin Babası olarak gösterilen Henry Fayol işi parçalarına ayırarak her çalışana yalnızca bir tür iş verilmesi gerektiğini belirten yönetim teorisi, insan kaynaklarının temellerini oluşturmaktadır. Bu dönemde İnsan Kaynakları Yönetimine en önemli katkılardan birinin de Max Weber tarafından yapıldığını görmekteyiz. Örgütsel yapılanmaların büyüdüğünü bundan dolayı daha bürokratik yönetim anlayışlarının benimsenmesi gerektiğini savunan Weber, sosyolog ve ekonomi uzmanıdır. Weber’in  tanımlamış olduğu yetki tipleri günümüzde halen kullanılmaktadır.

Abraham Maslow’un insan ihtiyaçları hiyerarşisiyle ilgili teorisi de yeni bir çığır açmış, çalışanların üretim zincirinde hemen değiştirilebilecek birer parça olarak görülmemesi gerektiği gündeme gelmiştir. İşverenler Maslow’un ihtiyaç teorisi ile güçlü ve üretken bir işgücü oluşturmak için, çalışanların güvenlik, kişisel dışa vurum ve iletişim gibi isteklerinin doyurulması gerektiğini öğrenmişlerdir.

I. Dünya Savaşı sırasında  orduya alınacak askerleri seçerken en uygun olanı seçebilmek için psikolojik testler uygulanmaya başlanmıştır. Bu uygulama ilk kez orduda kullanılmış olsa da personel seçimi kapsamında literatürde ilk kez yerini almıştır. Bu testlerin benzerlerinin sonrasında personel seçme konusunda da kullanıldığı ve yaygınlaştığı görülmektedir.

1930 yılında işsiz insanların sayısının artması sonucunda Amerika başkanı olan Roosevelt tarafından çalışanların haklarını korumaya yönelik birtakım yenilikçi uygulamalar hayata geçirilmiştir. Bunlar arasında emekli aylığı, işsizlik sigortası, sakatlık ve ölüm tazminatı gibi insan kaynakları uygulamaları içerisinde yer alan kavramlar bulunmaktadır. Böylece bu dönemde  “çalışan hakları” kavramının resmi anlamda temellerinin atıldığı ve uygulamaya geçtiği söylenebilir.

İnsan Kaynakları alanındaki en önemli gelişme Personel Yönetimi ile Psikoloji biliminin birleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Endüstri psikoloğu Elton Mayo ve ekibinin Hawthorne  araştırmaları  (1927-1932) çalışanların verimliliğinde insan ilişkilerinin, iletişimin önemini ortaya çıkarmıştır. Çalışanların verimliliğinin sadece fiziksel çalışma koşulları ya da ücrete bağlı olmadığını sosyal ve psikolojik etkenlere de bağlı olarak değiştiğini ortaya koyan bu çalışmalar sonrasında çalışanların psikolojisini de doğru yönetmeye yönelik çalışmalara başlanmıştır.

İnsan Kaynakları Yönetimi konusu 1960’dan sonra bilimsel literatüre daha çok girmiştir, bu dönemde bu konuda kitaplar yayınlanmaya başlamıştır. 1960 yılından itibaren; işletmelerde çalışan hakları, işe dayalı adil ücret ve asgari ücret, çevreye duyarlı üretim, tüketici hakları, sigortalı çalışma, sağlık güvenlik standartları gibi birçok konu ele alınmaya başlanmış ve bunlarla ilgili birçok öneri ve uygulama konuşulmaya başlanmıştır.

1980’li yıllarda ABD’de Personel Yönetimi alanında önemli değişiklikler yaşanmıştır. Kurumlar  çalışanlarını artık  maliyet unsuru olarak görmek yerine, kendileri için insan yatırımı ve rekabet avantajı olarak görmeye başlamışlardır. Emeğin verimliliği üzerinde durulmaya başlanmış ve birçok şirket Endüstri Psikolojisine yönelmeye başlamıştır. Yine bu dönemde çalışanların motivasyonunu yükseltmek ve işe olan bağımlılıklarını arttırmak için giyim, tatil, yol gibi ek kazançlar yani günümüzdeki literatürdeki adıyla “yan haklar” kavramı ortaya çıkmıştır.

Personel yönetiminin İnsan Kaynakları Yönetimi halini almaya başlaması ise daha çok 1980 ve sonrası gerçekleşiyor. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise organizasyonlarda çalışan faktörü daha çok önem kazanmaya başlıyor ve  personel bölümleri kapanıp yerlerini insan kaynakları bölümleri alıyor. İnsan kaynakları fonksiyonlarına da: performans değerlendirme, ödüllendirme, kariyer yönetimi ve eğitim gibi yeni kavramlar girerek bu kavramlar şirketlerin iş süreçleri arasına giriyor.

2000’li yıllarda ise İnsan Kaynakları Yönetimi tamamen çalışanların yetenek ve yetkinliklerini geliştirmeye, çalışan bağlılığını artırmaya ve çalışanların istek ve beklentileri doğrultusunda iş modellerini yenilemeye ve geliştirmeye odaklanıyor. İnsan Kaynakları Yönetiminin 2000’ler sonrasında dünyada Yetenek Yönetimi konusuna doğru evrildiğini görüyoruz.

Word Economic Forum’un 2020 yılında Geleceğin Meslekleri konulu yaptığı araştırmaya göre İnsan Kaynakları mesleğinde 2025 yılında daha çok “İnsanlar ve Kültür” konusuna odaklanılacağı ve bu konuda projeler yapılacağı ortaya konulmuştur. Çalışanların sahip olduğu kültür, yaşam felsefesi, hayata bakış açısı şirketlerin insan kaynakları departmanlarının gündeminde olacaktır.

Türkiye’deki gelişmeler ise kurumsal ve global ölçekli firmalarda bu gelişmenin paralelinde olup, orta ve küçük işletmelerde ise halen personel ve özlük işlerinin ötesinde çok az insan kaynakları uygulamaları görüyoruz.

Daha iyi bir firma olma yolunun ise  daha iyi insan kaynakları uygulamaları yapmaktan geçtiğini unutmayalım.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.