İnsan odaklı Yalın Yönetim sisteminde küçük adımlarla ilerleme, görünene değil temelindeki sebebe odaklanma, hatadan ders çıkarma, tasarruflu olma, israftan kaçınma, eğitime önem verme, eğiticisine saygı duyma, sabretme ve sebat etme çok önemlidir.
Yalın sistemle ilgili birçok beyaz yakalı gibi bugüne kadar çok sayıda eğitim aldım, konunun uzmanlarının yazdığı kitapları makaleleri okudum ve de yalın yönetim sisteminin uygulandığı firmada yöneticilik yaptım. Öğretilerini hep sevmişimdir bu sade ve insan odaklı sistemin.. Bu haftaki yazımda da bu kültürün özellikle çalışana bakış açısı ile ilgili sizlere ilham verecek bazı notlarımı paylaşmak istiyorum.
Japonya 2. Dünya savaşı sonrası ekonomik mücadelesini başlatırken kıt kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya çalışarak bugünlere gelmiş. Ülkenin kültüründe tutumluluk, verimlilik ve sadelik var. Yalın yönetim sisteminin ortaya çıktığı Toyota’da sınırlı kaynaklarını en verimli şekilde kullanmaya odaklanarak büyümüş ve gelişmiş bir firma…
Japon ve Amerikan sistemleri arasındaki en belirgin fark şöyle özetlenir. Japon firmalar mükemmel sistemler kurarlar ve bu sistemlerde ortalama insanı işe alarak onu eğiterek ve geliştirerek mükemmelleştirirler. Amerikan firmaları ise mükemmel insanları işe alırlar ama onu sistem içindeki rekabet, stres ve zaman baskısı ile eğer kişi mücadeleci değilse değersizleştirirler. Yalın sistemde ise kişiye yaptığı işin önemi anlatılarak kendisini değerli ve önemli hissetmesi hedeflenir.
Türkiye’de Japon yatırımı bir fabrika kurulurken Japon üst düzey yöneticiye sorulmuş “ İşe alacağımız işçilerin hangi özelliklerine bakalım” Japon yönetici “Toprak insanı alacağız, çiftçilere öncelik tanıyın” demiş. Türk mühendis şaşırmış ama biz otomotivde çalıştıracağız, hiç fabrikada çalışmamış çiftçi mi alalım demiş....
Türk yöneticinin şaşırdığını gören Japon yönetici başlamış anlatmaya …
“Çiftçi ne yapar? Toprak insanı çok uğraşır, uğraşa uğraşa hem kendini hem de toprağı geliştirir. Emek verir, emeğinin karşılığını anında alamaz ama sebat eder ve hiç durmadan çalışmaya devam eder, emeğinin karşılığını aldığında da mutlu olur, kıymetini bilir. Çiftçi emek harcamadan sonuç bekleyen kişi değildir, işine de böyle baksın isteriz.
Sonra Türk mühendis Japon yöneticiye yine sormuş “Sizce firmamızdaki yönetici sayısı kaç kişi olmalı”
Japon yönetici bu sefer “ zımpara gibi olacak” cevabını vermiş... Japon yönetici bunu da şöyle açıklar...
Kaliteli zımparadaki taşlar arasında esnemeye yetecek bir ahenk vardır, ideal sayıdadır. Çok taş olursa taşlar esneyemez, birbirine çarpar zarar verirler, o zımparadan iyi iş çıkmaz. Az olursa da güzel sonuç çıkmaz eksik parça kalır, olmaz. O yüzden yöneticinin fazlası da eksiği de firmaya zarar verir, ideal sayıda olmalı.
Japon firmalar hep kıt kaynaklarla çalışmayı prensip edinmiştir. Bu yüzden işe alırken en iyi koşullarda en iyi mezunları alayım diye bakmaz. Potansiyeli olan mezunları işe alır, onları kendi sisteminde geliştirir, mükemmelleştirir. Bu sebeple Japon yönetim sisteminin olduğu firmalarda eğitim daha işbaşı yapmadan başlar. Japonlar fabrikayı açmadan neredeyse 8-9 ay öncesinden çalışanlarını işe başlatır, çalışanlar iş süreçleriyle ilgili eğitilir ve sistem içerisinde adım adım geliştirilir. Fabrika açıldığında herkes ne yapacağını bilerek, iş kurallarını içselleştirmiş bir şekilde işe başlar.
Kişiyi mükemmelleştirmenin yolu da tabii ki yetkinlik ve yeteneklerini geliştireceği eğitimlerden, yöneticilerinin mentorluk veya koçluk desteği ile edineceği tecrübelerden geçiyor. Ülkemizin de firmaların da gelişimi ve sürdürülebilirliği ancak ve ancak eğitimle ve yüksek bilinçle olacaktır.