TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yengeç Sepeti Sendromuna Girenlerden Uzak Durun

Yazının Giriş Tarihi: 17.01.2022 09:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.01.2022 09:06

İş hayatında veya özel yaşamda sizi hep dibe çeken, hayallerinize ket vuran, motivasyonunuzu bitiren, karamsarlığa sürükleyen ve yeni bir projeye, yeni bir işe, yeni bir hayata adım atmanıza sürekli engel olan kişiler var mı?

Olmaz mı dediğinizi duyar gibiyim. Bu yaşadığınız duruma uygun psikoloji literatüründe dikkat çekici bir hikaye ve tanım var. Yengeç Sepeti Sendromu denilen bu kavram ilk olarak aktivist yazar Ninotschka Rosca tarafından kullanılıyor ve özellikle Filipinliler de gündelik hayatta kullanılan bir kavram. Bu popüler havramın kıssadan hisse hikayesi ise şöyle. Bir gün sahilde balık tutan balıkçının yanına yaklaşan adam kovadaki yengeçleri görür. Kovanın üstünde bir kapak yoktur ve yengeçler canlıdır, hepsi hareket halindedir. Bunu gören adam heyecanla balıkçıya kovanın üstünü kapatmasını yoksa bütün yengeçlerin kaçabileceğini söyler.  Balıkçı kendinden emin bir şekilde gülümser ve adama şu açıklamayı yapar. "Eğer kovaya tek yengeç koysam tek başına tırmanıp kovadan çıkıyor, bu sebeple aynı anda 2-3 yengeci atıyorum. Sürekli birbirlerini aşağıya çektikleri için hiçbiri kovadan çıkmayı başaramıyor, işte bu yüzden kovanın üstünü kapamama gerek yok." Yengeçler adına ne kadar üzücü ve insanlar adına da ne kadar ibret verici bir hikaye değil mi...

Bu hikayeden aldığımız mesaj ile düşündüğümüzde yaşadığımız ortamda yengeç sepetindeki yengeçler gibi birbirini sürekli aşağı çeken ve hem kendisinin hem de etrafındakilerin bir türlü kovadan çıkamamasına sebep olan ne çok insan var.  Amerikalı ünlü motivasyon konuşmacısı Jim Rohn "İnsan en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır" demiş. Etrafımızdaki kişiler bizi motive edip, destekleyip kovadan sıçrayıp çıkmamızı mı sağlıyor, sürekli bizi eleştirip, karamsar tabloyu önümüze sunup bizi yeniden kovanın içine mi çekiyor. Bu farkı fark etmemiz, etrafımızdaki kişileri gerçekçi bir şekilde değerlendirerek yanımıza çekmemiz veya uzaklaştırmamız hayatımızın gidişatı açısından çok önemli.

İnsan tek başına başarı gösterebilen, tek başına mutlu olabilen ve tek başına yaşayabilen bir varlık değil. Etrafındaki kişilerden beslenir, onlarla tamamlanır ve onlardan aldığı güç ve destekle hayatına devam eder. Ruh sağlığımız açısından sağlıklı olanı da budur. İnsan toplumsal bir varlık ve doğası gereği en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri de başka insanlardır. İnsan insana muhtaçtır derler  ama tabii ki "iyi insana" kendisine iyi gelecek insana...

Yabancı literatürde sıkça rastladığımız bu kavrama  kendi atasözlerimizde de sıkça rastlarız. Üzüm üzüme baka baka kararır, Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, Körle yatan şaşı kalkar ... gibi sözler hep etrafımızdaki kişilerden ne kadar çok etkilendiğimizi ve bizi biz yapan karakterimizi belirleyenlerin etrafımızdaki kişiler olduğunu anlatmaya çalışan sözlerdir.

Hem beden hem ruh sağlığımıza iyi gelecek, pozitif enerji verecek, harekete geçmemiz ve başarmamız için bizi motive edecek, her düştüğümüzde elimizden tutup bizi kaldıracak ve yeniden koşmamızı sağlayacak iyi yürekli, çıkarsız ve ard niyetsiz kişilerle karşılaşmamız ve etrafımızda tutmayı başarmamız bize güzel bir hayat vaat ediyor.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.