
İklim değişikliği ve gürültü, üremeyi etkiliyor
Gürültü ve iklim değişikliğinin sesle olan bağlantısının doğrudan üreme ile ilişkili olduğunun altını çizen Oskay, "Deniz altındaki ses ortamı bozulduğunda, balıklar ses sinyallerini yanlış algılayabiliyor, avcılardan kaçınma ve çiftleşme davranışları olumsuz etkileniyor. Bu da popülasyon dengelerinde ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Balıklarda üreme sesle tetikleniyor, erkek ses çıkarıyor, dişi bu sesi duyunca üreme hormonu salgılıyor. Gürültüde ise küçük hücreli canlılar zarar görebiliyor. Su havadan daha yoğun olduğu için ses hem daha hızlı hem de daha güçlü yayılıyor. Bu da su altındaki canlılar için daha yıkıcı etkiler doğurabiliyor. Böbrek taşının sesle kırıldığını hatırlarsanız, minnacık bir canlıya sesin ne yapabileceğini hayal edebilirsiniz" şeklinde konuştu.
Deniz suyundaki sıcaklık, tuzluluk ve pH değişimlerinin sesin hareketini etkilediğinden bahseden Oskay, canlıların bu değişimlere adapte olmaya çalıştığını ancak iklim değişikliğinin etkilerinin çok hızlı gerçekleştiğini ve bu durumun canlıların yön bulmalarını zorlaştırdığına işaret etti. Oskay, şöyle devam etti:
"İklim değişikliğiyle birlikte deniz suyu ısınıyor, bazı bölgelerde tuzluluk artıyor, bazı bölgelerde ise pH dengesi değişiyor. Suyun tuzluluk oranı arttığında ses daha hızlı hareket ediyor, pH dengesi değiştiğinde tuzluluk dengesi değişerek sesin hareketini etkiliyor ve doğru algılanmamasına neden oluyor. Bu da sinyallerin alıcıya ulaşamamasına neden oluyor. Alıcıya ses ulaştıramamak, çarpışmalara, tehdidi zamanında algılayamamaya ve üreme sorunlarına yol açıyor. Gürültü arttıkça canlılar seslerini alıcıya ulaştırmak için daha yüksek ses çıkarmak zorunda kalıyor. Bu da enerji kaybına yol açarak daha fazla besin ihtiyacı doğuruyor. Ancak balıkçılık baskısı ve iklim değişikliğinin etkisi ile azalan besin nedeniyle balıklar iyi beslenemediği zaman enerji harcamamak için ses çıkarmamayı seçiyor."
"Boğaz’ı bir de su altından dinleyin"
Marmara Denizi'nde ciddi su altı gürültüsü olduğunu kaydeden Oskay, gemilerin belirli alanlarda saatte 20 kilometre hızla gitmesinin deniz canlılarına büyük fayda sağlayacağını dile getirdi.
Oskay, sözlerini şöyle tamamladı:
"İstanbul Boğazı çok güzel ama su altı gürültüsünü duysanız yaşanmaz dersiniz. Trafikte yaşadığımız kaosun aynısı deniz canlıları için de geçerli. Balıkların üreme dönemlerinde İstanbul gibi yoğun deniz trafiğinin olduğu bölgelerde rota değişikliği yapılmalı. Hava kabarcığı perdeleri gibi teknolojik çözümler mümkün. Suyun altındaki sesi konuşursak, çözüm bulmak da mümkün olur. Datça’da, büyük gemilere kapalı alanlarda sessiz ve sağlıklı bir su altı ses sistemi bulunuyor. İstanbul gibi kentlerde de motorların yavaşlatılması, rota değişimi gibi önlemlerle çözüm sağlanabilir."