TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Avusturya'dan Kadın Sesleri Röportaj Serisi Başladı...

Kadınların gücüne, dayanışmasına; bizlerin toplumun gelişimindeki öncü rollerine, değişme ve değiştirme potansiyellerine yürekten inanan biriyim. Çevresine ilham kaynağı olan böyle pek çok kadın tanıdım. Bu köşede sizleri tek tek onlarla tanıştırmak istiyorum. İşte o kadınlardan biri de Ümit Mares. Ümit Mares´i geçen yıl bana danışmanlık yapan , sizleri başka bir röportajda mutlaka kendisiyle de tanıştırmak istediğim , Psikolog Doktor Martina Huber aracılığıyla tanıdım. Bir gün Dr Huber bana "Hatice , Ümit isimli çok yakın bir arkadaşım var. Onu mutlaka tanımalısın, harika işlere imza atıyor" dedi. Böylelikle yollarımız kesişti. Türkiye´den göç ederek Avusturya´ya ´ Gastarbeiter´ Türkçesiyle ´ misafir işçi´ olarak gelmiş bir ailenin kızı olarak başardıkları beni çok gururlandırdı. Onu dinlediğimde şöyle düşündüm; ´ hiç bir engel, bize engel değil ´. İstiyorum ki siz de Ümit Mares´i tanıyın! Viyana´dan Kadın sesleri serimiz başlıyor , buyurun !

Haber Giriş Tarihi: 07.04.2022 11:38
Haber Güncellenme Tarihi: 09.04.2022 13:36
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.kadinveekonomi.com
Avusturya'dan Kadın Sesleri Röportaj Serisi Başladı...

             ´´ Birbirimizden ne kadar çoksey öğrenirsek , birbirimizle olan ilişkimiz de o derece kolaylaşır ´´

              ´´ Je mehr wir voreinander lernen, umso besser klappt es mit dem Miteinander´´

                                                                                                                                                  Ümit Mares

Ümit Mares ve Hatice Windholz

* Merhaba Ümit , bugün burada bizlerin konuğu olmandan dolayı çok mutluyum. Kimdir Ümit Mares diye başlamak istiyorum. Nerede ve nasıl başladı senin hayat hikayen ?

Ben 1973 yılında Viyana´da , o zamanlar ´Gastarbeiter´ diye nitelendirilen Türkçesi ´ misafir işçi ´ olan , aslen Kayserili bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim. Annem 15 yaşında iken görücü usulü olarak babam ile evleniyor ve birlikte Avusturya`ya geliyorlar. Bir yıl sonra ben doğuyorum. Bu arada babam Turkiye´de öğrendiği terzilik mesleğini burada bir atölye açarak sürdürüyor. Daha sonra annem de Almanca öğreniyor, Avusturya'da terzilik okulunu bitiriyor ,eğitmenlik diploması alıyor. İkisi birlikte yıllarca kendi terzihanemizde çalıştılar, şu an emekliler. Hayat yolculuğumda idolüm hep annem olmuştur.  15 yaşında evlenip , bir çocuk gelin olarak buraya gelip başardıklarıyla bana hep örnek oldu. Emekli olduktan sonra da dünyayı gezmek istedi. Bir grubu var, en son 4 haftalığına Amerika´ya gittiler. Döndüğünde bana gururla ´ kızım biliyor musun , doğduğum yerde Amerika´yı görmüş ilk kişi benim´ dedi.  Onun hayata tutunma azmi, dirayeti , gücü bana hep yol feneri olmustur.   Benim ilkokuldan üniversiteye kadar tüm öğrenim hayatım Viyana´da geçti. 20 yaşından itibaren 4 yıl süreyle Avusturya Hava Yolları'nda çalıştım. Bu süreç benim dünyanın her yerine seyahat ettiğim , böylelikle pek çok farklı kültürü görüp tanıdığım, bakış açımı çok değiştiren , geliştiren bir süreç oldu. Sonrasında 14 yıl boyunca AMS´de ( Avusturya´nin iş ve işçi bulma kurumu diye düşünebiliriz  , burada kısa bir açıklama yapmak isterim. Bu kurum Avusturya´da son derece etkin çalışan , insanlarin kariyer planlarını ve eğitimlerini maddi olarak destekleyen, iş bulmaları için danışanları aracılığıyla destek olan bir kurum ) uzunca bir süre çeşitli sebeplerle iş bulamayan insanlara, tekrar  iş bulabilmeleri , bu yönde kendilerini geliştirebilmeleri adına danışmanlık yaptım. Yaptığım işin gereği olarak tanıştığım , çok farklı ülkelerden , kültürlerden Avusturya´ya sığınmacı olarak gelmiş insanların hayat hikayeleri beni derinden etkiledi. Tüm geçmişlerini geride bırakıp , hiç bilmedikleri bir kültüre, dilini bilmedikleri bir ülkeye geliyorlar. Öncelikle dil öğrenmeleri gerekiyor ki çalışabilsinler. Farklı bir kültüre uyumlanma süreci var.  Bu gerçekten kolay değil. Ben de göç hikayesi olan bir ailenin kızıyım burada doğup büyümeme , dilini ve kültürünü bilmeme rağmen benim de yaşadığım pek çok zorluk oldu. Onlarla aramda kuvvetli bir empati gelişti , bir süre sonra onların hikayelerinden o kadar etkilendim ki , duygusal olarak bu işi devam ettirebilmem güçleşti ve AMS'deki danışmanlık görevimden istifa ettim.

        Aslında bir danışanın ile ilgili oldukça dramatik birşey yasanıyor. Ondan sonra daha fazla devam edemeyeceğine karar veriyorsun. Neydi bu olay tam olarak ?

Afganistan´dan Avusturya´ya sığınmacı olarak gelen bir danışanım vardı. 20 ´li yaşlarında genç bir çocuk. Avusturya´ya ulaşana kadar iki yıl boyunca yürümüş , hep yollarda ve tek başına , ailesinden hiçkimse yok yanında. Pekçok tehlike atlatmış buraya gelene kadar. Onun Avusturya´ya uyumu , dil öğrenmesi , iş ve toplum hayatına hazırlanması adına danışmanlığını yapıyordum. Oradan ayrıldığından beri iki yıl boyunca annesinin sesini hiç duymamış ve bana annesiyle mutlaka konusmak istediğini söylüyordu. Fakat bir türlü ulaşamıyor annesine. En son ulaşabildiği bazı kişiler annesinin bir kampta kaldığını söylüyorlar . Bu kamp orada Pakistan Kızılayı tarafından kurulan bir kampmış. Bunun üzerine ben de Pakistan Kızılayı ile bağlantıya geçtim. Bana verilen numaradan kampı aradım ve öğrendim ki annesi vefat etmiş. Karşımda oturan ve iki yıl boyunca sesini duymadığı annesiyle konuşacağı için mutlulukla bekleyen bu genç adama annesinin öldüğünü söylemek zorundaydım. Hayatımdaki en zor anlardan biriydi. Sonrasında günlerce kendime gelemedim ve bu işi daha fazla devam ettiremeyeceğim dedim, istifa ettim. Ama istifa ederken kafamda şu an yapmakta olduğum işi ve bu şirketi şekillendirmiştim. Farklılıkları olan , ardında göç hikayesi olan insanlar için, onların topluma uyumu için yapmak istediğim başka şeyler vardı.

        O an düşündüğün şey yine danışmanlık alanında birşeyler yapmak mıydı ?

Avusturya´yadaki kültürel çesitliligi biliyorsun. Viyana´da yaşayanların yüzde 50 den fazlası artık Avusturyali değil. Dünyanın her yerinden , cok farklı kültürlerden buraya gelmiş insanlar var. Bu insanların Avusturya´ya uyumunun sağlanması ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri. Ben de bir şekilde hem Avusturya Hava Yollarıda iken , hem de danışmanlık yıllarımda hep bu kültür çesitliliğinin içinde oldum.Bu cok kültürlülük  iyi yönetilir ve yönlendirilirse muhtesem bir kazanca dönüşebilir diye düşündüm. Is yerlerinde , şirketlerde pekcok farklı ülkeden insanlar birlikte çalışıyor. Onların birbirleriyle uyumlarının arttırılması direktşsirketin karlılığına , verimliliğine etki eden birsey. Istedim ki farklı kültürlerin birbirinden öğrenebilecegi ortamlar yaratalım , projeler yapalım. Entegrasyon süreclerine katkı sağlayalım. Bu amacla Salzburg´da ´´ Migration Management ´´ okudum , bitirir bitirmez de 2013 yilinda ´´ Kultur&Gut ´´ isimli kendi şirketimi kurdum.

        Şirketinin ismi´´ Kultur&Gut´´ ne anlama geliyor ?

Almancada bu kelime aslında ´´ Kulturgut ´´ olarak yazılıyor ve kültürel varlık demek. Ben Kültür ve Gut kelimelerini ayırarak ´´ve´´ ekiyle tekrar biraraya getirdim. Gut Almancada  ´´ iyi ´´ anlamına geliyor. Kültür Türkçedeki gibi kültür demek . Bu kelime ile tam da şirketimin kuruluş amacına vurgu yaptım. Kültür güzel birşey , her kültür degerli ve kültürlerin kaynasması cok değerli. Şirketimin ismi de buna olan inancımı tam olarak yansıtan , benim de çcok sevdigim bir isim olmuş oldu.Kültür iyidir manasında.

        Neler yapıyorsunuz ´´ Kultur&Gut `´ olarak ?

Şirketin ilk faaliyeti maddi durumu olmayan ailelerin ve göç ederek Avusturya´ya gelmiş ailelerin cocuklarını müzelere götürmek oldu. Bu çocukları müzeler ile buluşturmak , kültür ve sanat ile buluşturmak ilk projemizdi.Avusturya sanata cok değer veren bir ülke. Pekcok Avusturyalı ailenin cocuğu aileleriyle bu müzeleri ziyaret ediyor, faydalanıyor zaten. Ama maddi geliri düşük olan ailelelerin cocukları göç etmiş ailelerin çocukları bundan faydalanamiıyor. Avusturya´da müzelerin çocukları egitmek gibi bir görevleri ve misyonları da var.  Buna ´´ Bildungsauftrag´´ deniyor. Ben bu çocukları müzeler ile buluşturmaya başladım ve bizim henüz ziyaret etmediğimiz diger müzeler de bunu duyup bizi aramaya ve davet etmeye başladılar. çünkü onlar bu çesitliligi istiyorlar. Avusturya´nın kültürel hazinesini paylaşmak , aktarmak istiyorlar. Ben de süreç içerisinde müzelere bu konuda danışmanlık yapmaya , Work Shop lar haziılamaya basladım. Tabii ki müzeleri birlikte ziyaret ettigimiz çocuklardan da harika geri dönüşler aldık.

Ayrıca özel şirketlere , Avusturya´nın devlet dairelerine , resmi kurumlariıa mevcut cok kültürlülüğün yönetimi adına danışmanlık hizmetleri veriyoruz. Tabiiki kadınlara yönelik projelerimiz var. Kadınlar dönüşüme cok açık entegrasyonda öncüler; cocuklarını ve eşlerini olumlu etkiliyorlar. Cok hızlı adapte oluyorlar. Bu kültür çesitliliğini herkes icin bir kazanıma çevirmenin yolu gercekten kadınlardan geçiyor.

        Burada hemen danışmanlığınıda yaptığın Mumok Müzesinin Kadınlar Korosuna gelmek istiyorum. Ben de bu korodayım , harika bir proje , bundan da bahseder misin yeri gelmişken ?

Mumok Müzesi Avrupa nın en büyük modern sanat müzesi. Bu müzenin çatisi altında bir kadınlar korosu kurduk. Sen de bizimlesin ve biliyorsun , gene dünyanın her yerinden kadınlarla birlikte , her dilden sarkılar söylüyoruz. Haziran´da ilk konserimizi vermek istiyoruz, daha sonra halka açık yerlerde planladiığımız iki üç konserimiz olacak. Burada o kadar guzel bir kadın dayanışması var ki. Sen benim dilimi hiç anlamıyorsun ama benim dilimde şarkılar söylüyorsun. Ben senin dilini hiç anlamıyorum ama senin dilinde şarkılar söylüyorum. Düşünsene Gesi Baglarını bir Alman, bir Tunuslu ya da bir Ispanyol seninle birlikte elele söylese hoşuna gitmez mi ? Bu bizler arasındaki sözde tüm ayrımları kaldırıyor , bizi bir yapıyor. Sanat ve müzik evrensel değerler, bizi farklılıklarımızla aynı çatr altında buluşturup kaynastırıyor. Konser verdiğimizde seyirciler Tunuslu , Ispanyol , Italyan. Alman, Avusturyalı, Türk, Kazakistanlı , Romanyalı , Ukraynalı, Iraklı , Iranlı  dünyanın her yerinden gelmiş bu kadınların birlikte şarkılar söylemesini izlediklerinde görüyorlar ki bu kültür zenginliği çok güzel birşey. Bu korkulacak birşey değil.

        Ve 2013 yılında kurdugun şirketin, kuruluşundan sadece 3 yil sonra 2016 da Avusturya Ticaret Odası tarafindan verilen

´´ DiversCity Awards ´´ ödüllerinde yılın şirketi seciliyor. Bu müthiş bir başarı. Bu ödülü hangi projenle aldın ?

Bu projede çesitli meslek gruplarından emekli olmuş belirli yaş grubundan insanlarla , çocuk ve gençleri biraraya getirdik. Normal şartlarda bu iki generasyonun günlük hayatda karşılaşma , uzunca bir vakti birlikte geçirme ihtimali cok da yüksek değil. Birlikte müzeleri ziyaret ettiler, konuştular , tiyatro yaptilar , müzik ile ilgili konuştular . Cok keyifli ve enteresan diyaloglar ortaya çıktı. 80 yaşındaki yaşlı bir kişiyle bir çocuk konusuyor mesela . Cocuk yaşlı kisiye Katy Perry den bahsediyor. Yaşlı kişi soruyor : Katy Perry de kim ? Gençler ikinci dunya savaşını bizzat yasayan birinden dinliyor, o zamanın dünyasını , o zamanın koşullarınnı ögreniyor. Yaşlı biri Facebook un ne olduğunu soruyor ? Bir müzede 85 yaşındaki biri ile 16 yaşındaki bir geçc birlikte bir resmi inceleyip yorumluyor , bir heykelin neyi ifade ettigini tartışıyorlar .Gerçekten cok özel karelerdi hepsi. Hayatın tüm aşamalarından geçmiş bir kusağı , daha hayatın cok başındaki genc kuşakla biraraya getirdik. Bu projeyle ´´ DiversCity Awards ´´ "dallında yılın en iyi şirketi "ödülüne layık görüldük.

        Peki yaptığın projelerde ilhamını nereden alıyorsun ?

Çalışmak  icin buraya gelmiş, göç etmis bir ailenin çocuğuyum. Viyana´da doğup büyümeme, bu ülkenin dilini ve kültürünü cok iyi bilmeme rağmen ben de cok kez ırkçılığa ve ayrıma maruz kaldım. 15 – 16 yaşlarındayken Metro çıkışı böyle bir grup tarafindan fiziksel şiddet bile gördüm. Birgün gene metroda giderken , kuzenimle Türkçe konuşup birbirimizle şakalaşıyoruz. Yaşlı bir beyefendi omzuma dokundu ve ´´ bu kadar yüksek sesle konusmayı bırakın , burada sadece misafir oldugunuzu unutmayın ´´ dedi. Ve maalesef hala hatırladığım , ortaokulda cok hevesle yazdığım bir yazıyı okuduğum Almanca dili öğretmenimin bana 

´´ Almanca edebiyat yapmayı ve yazı yazmayı , anadili Almanca olanlara bırak istersen ´´ diyerek karşılık vermesi. Bunun üzerine yazı yazmayı cok sevmeme rağmen yıllarca hiçbirsey yazamadım, elime kalemi alamadım. Hepsi tabiiki bilinçaltında yer ediyor , cesaretini kırıyor. Görünür olamıyorsun. Kendi tecrübelerimden de yola çıkarak , farklı kültürlerden gelen insanların ya da herhangi bir şekilde farklılıkları olan insanların duygulariını cok iyi anlıyorum , zorluklariını biliyorum. Onların nelere ihtiyaçları olabilecegini tahmin etmek zor değil benim icin. Tecrübelerim benim ilham kaynağım.

        Almanca Edebiyat Ögretmenin ne söylemis olursa olsun , sen en sonunda bir kitap da yazıyorsun. Bu kitabınla Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen tarafindan , Avusturya´nın en üst makamı tarafindan kitabın aracılığıyla kültürler arası kurdugun köprü sebebiyle tebrik ediliyor ve övgü alıyorsun. Bize bundan da bahseder misin ?

Pandemi sebebiyle biliyorsun Avusturya aylarca kapali kaldı. Cok uzun bir süre evlerdeydik. Bu sürecde tekrar yazı yazmaya başladım. Kendi hayatımdan 17 adet hikaye yazdım , hikayelerimi okuyan arkadaslarım , çevrem ve ailem bunu mutlaka bir kitaba çevirmelisin dediler , beni teşvik ettiler. Böylelikle ilk kitabım ´´ Hoffnungsträgerin ´´ i 2020 Nisan ayında yayımladım. Kitabın ismi benim ismim Ümit´in Almanca karşılığı Kitap benim hayatımdan hikayeler ve kesitler içerdigi icin bu ismi vermek istedim. Kitabın Avusturya Cumhurbaskanı Van der Bellen e ulasması ise gerçekten cok ilginç bir rastlantıyla gerçekleşti. Birgün bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim, sonra onunla evlerinin önünde kitabımla ilgili sohpet ediyorduk. O ıirada Avusturya Cumhurbaskani Van der Bellen de köpegiyle birlikte yürüyüşe cıkmış , kendisi de oraya yakın oturuyor.  Bizim önümüzden geçerken durdu , selam verdi ve pandemi dönemini nasil geçirdigimizi sordu. Ben de bu sürecte bir kitap yazdığımdan bahsettim. Bana kitabı ona gönderip gönderemeyegimi sordu , mutlaka okumak istedigini söyledi. Sonrasında ben kitabımı postayla kendisine gönderdim. Üc hafta kadar sonra kendi el yazısıyla bana hitaben yazdığı bir mektup aldım. Mektupta kitabımdan övgüyle bahsediyor , bana da tesekkür ediyordu. Tabiiki benim icin unutulmaz bir anı oldu.

       

Şu an icçmden senin yazi yazma hevesini kırmaya çalışan ,okuldaki Almanca Ögretmeninin de kitabını okumasınıdiledim. Tepkisini görmek isterdim.

Kitabımı kendisine de gönderdim. Ama hicbir geridönüş olmadı.

        Ümit sen Viyana dogumlu bir Türk kızısın. Eşin Avusturyalı. Kitabında da eşinden tam bir Viyanalı olarak

 bahsediyorsun. En az bir Avusturyalı kadar güzel Almanca konuşuyor, kitap yazacak kadar bu dili iyi biliyor ve kullanıyorsun. Kendini nasıl tanımlıyorsun ? Türk mü Avusturyalı mı ?

Ben her ikisiyim de. Türk bir aileden geliyorum ve bu kültürün içinde büyüdüm. Ama aynı zamanda Viyanalıyım da. Kendimi ikisinden de soyutlayamam. İkisi de benim. Entegrasyon da böyle birsey. Kendi kültürünle,yaşadığın yerin kültürünün kaynaşması, bundan bir zenginliğin  doğması.

        Türk Kültürü ve Avusturya kültürününün ayrı ayrı en sevdiğin özellikleri neler merak ediyorum. Çünkü insan yurt dışında yaşadığında, iki farklı kültürün en sevdiği özelliklerini kendinde harmanlamak istiyor.

Türk Kültüründeki samimiyet , yardımseverlik ve cana yakınlığı çok seviyorum. Avusturya`da ise insanların dürüstlüğünü ,düşüncelerini olduğu gibi söyleyebilme özgürlüğünü seviyorum. Mesela yaptigin bir yemeği  sevmediklerinde, sen üzülme diye çok güzel olmuş demezler biliyorsun. Neyse odur , sevmediği bir şeyi sevmedim diye ifade eder, yapmak istemediği bir şeyi yapmaz ve bunu açıkça ifade eder. Disiplinlerini, kurallara bire bir uygun hareket etmek konusundaki hassasiyetlerini de çok seviyorum.

        Avusturya bir kadın için nasıl bir ülke ? Hem iş hayatında , hem de sosyal hayatta.

Avusturya kadınların özgürce yaşadığı bir ülke. Bir erkek ne yapabiliyorsa, kadın da burada aynısını yapabilir. Kadınlar yasalar ile gerçekten destekleniyor. Bu yasalar sadece yasa olarak orada durmuyor, gerçekten uygulanıyor. Tabii ki bazı eşitsizlikler hala var. Mesela iş hayatında erkekler aynı statüdeki kadın meslektaşlarına göre daha iyi kazanıyor. Ama bunu düzeltmek adına devletin çok ciddi çalışmaları var.

        Kadınlara yönelik pek çok projeye imza atan , pek çok farklı kültürden , dünyanın pek çok farklı ülkesinden

kadınlarla bir araya gelen ve çalışan biri olarak; bizim dünya kadınları olarak temeldeki ortak şikayetimiz ne sence ? İş hayatında ya da özel hayatta kadınlar neden şikayet ediyor ?

Öncelikle  nereden geliyor olursa olsun , hangi ülkeden ya da kültürden geliyor olursa olsun ilk ortak şikayet erkeklerin ataerkilligi. Bunun dozu tabii ki kültürden kültüre değisiklik gösterir ama bütün kadınların ilk ortak şikayeti. Erkeklerin ataerkilliği kadınları sınırlandıran , cesaretlerini kıran bir şey. İş hayatında da özel hayatlarında da. Yaptığımız projelerle ve çalışmalarla bunu yaşayan kadınların cesaretlerini tekrar geri kazanıp; toplum içinde, iş hayatında, özel hayatlarında görünür olmalarına yardımcı oluyoruz. Avusturya'da devlet de bunu gerçekten destekliyor.

        Peki sırada ne var diye sormak istiyorum. Çünkü sen hiç yorulmadan projeler üretmeye devam ediyorsun.

Kadınlar Klubünü kurma projem vardı , onu da hayata geçirdik. Çok yakında düzenli olarak biraraya gelip, toplumsal olaylar karşısında, güncel olaylar karşısında Kadınlar Kulübü olarak tavrımızı ortaya koyup , bunu  duyuracağız.

 Barışa hizmet edelim istiyorum. Üçüncü Dünya Savaşıkonusulmasın, Barış dalgası konuşulsun istiyorum. Ukraynadaki savaştan kacıp, buraya gelen , koroda da bizimle olan Rejisör bir arkadaşımız var. Onunla savasş karsi film tadında birsşyler yapmayıda planlıyoruz.

        Ümit bu güzel sohpet için , bize zaman ayırdığın için Kadın ve Ekonomi Gazetesi adına sana çok teşekkür ediyorum. Ben senin projelerini , çalışmalarını Kadın ve Ekonomi Gazetesinde yazmaya ve okuyucularla paylaşaya devam edecegim. Böylelikle aslında Avusturya ve Türkiye arasında da bir köprü kurmuş oluyoruz. Bu da bir kadın dayanışması , paylaşımı. Katkın için tekrar teşekkürler.

Ben bu röportajı yazarken Ümit Mares benim de bir üyesi olduğum Mumok Müzesi Kadınlar Korosu Projesi ile Avrupa çapındaki bir yarışmada ilk üçe girme başarısı göstererek , birinciliğe aday üç projeden birinin sahibi oldu. Bununla ilgili detayları da sonuçlandığında Kadın ve Ekonomi gazetesinde sizlerle paylasmak istiyorum. Avusturya´dan Kadın Sesleri devam edecek , bizimle kalın !

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.