TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Uygulamalarımız appstore googleplay
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İtalya’ya İlham Veren Türk Kadınları

Bu köşedeki ilk konuğumuz Trieste’den: Burcu Algon Giorganni. Sıradışı Türk kadınlarından biri…Türkiye milli takımının ilk kadın yelkencisi...

Haber Giriş Tarihi: 29.03.2022 14:18
Haber Güncellenme Tarihi: 04.04.2022 15:12
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.kadinveekonomi.com
İtalya’ya İlham Veren Türk Kadınları

INTERVISTA IN ITALIANO

RÖPORTAJ: Burcu Algon Giorganni

Milli Yelken takımı antrenörlüğü yaparken hayat onu İtalya’ya getiriyor.

Eşi İtalyan, oğlu Kenyalı, iki kızı Portekizli olan bu ilham dolu Türk kadını Azerbaycan Yelken Federasyonu’na Genel Koordinatörlük yapıyor…

Kanında deniz suyu var. Van Gölü’ndeki ilk gemileri inşa eden ve Doğu Anadolu'nun çehresini değiştiren Fethi Algon'un torunu. Cumhuriyet'in yarattığı bir değer, bugün torunuyla Cumhuriyet'in sınırlarını aşıyor

Pınar Okal Keleşoğlu ve Burcu Algon Giorganni

Size çok iyi gelecek bir hikayeye hazır mısınız?

Hoş geldiniz Burcu Hanım.. Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Istanbulluyum. Marmara Üniversitesi-Satış Yönetimi ve Marmara Üniversitesi-Spor Akademisinde okudum. Türkiye milli takımının ilk kadın yelkencisi olarak uzun yıllar ay-yıldızlı bayrağımızı gururla taşıdım, birçok kere Türkiye şampiyonu oldum. 1996 yılında 20 yaşında milli takım antrenörü olarak birçok sporcu yetiştirdim.

20 yıl önce İtalya’ya geldim. Çoklu milletlerden, kültür ve dinlerden oluşan aşure kıvamında bir ailemiz var. Tabii, iki kedimiz de ailemizin ayrılmaz parçaları.

Sizi hangi rüzgar İtalya’ya getirdi?

Bir öpücüğe İtalya’ya geldim diyebiliriz. Türk yelken milli takımını çalıştırırken İtalyan milli takım antrenörüne gönlümü kaptırdım. Bir Avrupa Şampiyonası’nda başlayan bu aşk, beni İtalya’nın Slovenya ile sınır şehri  olan Trieste’ye getirdi.

Aşure kıvamındaki ailenizin fertlerine gelirsek…

Sicilya kökenli eşim Massimo, ruhu Türk olan fanatik bir Fenerbahçelidir. Her Pazar kahvaltısında – eğer dünyanın bir tarafında yarışlarda değilsek- bir çaydanlık çay ve sucuklu yumurtasını ihmal etmez. 25 yıl İtalyan Yelken Federasyonunda milli takım antrenörlüğü yaptı ve yüzlerce şampiyon yetiştirdi.

Massimo ile 2013 yılında Kenya’ya gönüllü çalışmaya gittiğimizde yuvada oğlumuz ile tanıştık. Uluslararası evlat edinme iznimiz olduğu için, hemen evrak işlemlerini başlatarak koruyucu ailesi olduk. Kenya kanunları değişip, evlat edinilen çocukların 18 yasından önce yurtdışına çıkışları yasaklanınca maalesef oğlumuzu İtalya’ya getiremedik. Kenya’da okuluna devam ediyor.

Kızlarımız ise 7 sene önce ailemize Portekiz’den katıldı.

RÖPORTAJ: Burcu Algon Giorganni

20 yıl öncesine gidelim. Yabancı bir ülkeye göç ettikten sonra iş hayatınız nasıl ilerledi?

2002 yılında İtalya’ya gelir gelmez, milli takım antrenörlüğü yaptığım yıllardan çok iyi tanıdığım, yelken sektörünün en önemli firmalarından biri olan Olimpic Sails firmasından ‘İhracat ve Ürün Geliştirme Sorumlusu’ pozisyonu için teklif aldım.

Aslında çok iyi bildiğiniz ve uzmanı olduğunuz yelken sektörünün bu sefer başka bir tarafına geçmişsiniz..

Bu iş bana çok yeni bakış açıları kazandırdı. Üretim, malzeme geliştirme, malzemeleri test etmek ve yarışlarda teknik servis vermek üzerine yoğunlaştım. Yelken kumaşı, yüksek teknoloji ürünü fiber ipler, paslanmaz çelik parçalar, epoksi çıtalar gibi yıllarca kullandığım parçaların üretiminin inceliklerini öğrendim.

Bir nevi yelkencilik alt yapınızla, teknik bilgileri harmanlamışsınız. Bu tecrübe size yeni kapılar açmış olmalı..

Bu sayede şirkette hızlıca yükseldim. 13 yıl boyunca birçok şampiyonada teknik servis sağlayarak dünyanın her ülkesinden müşteri portföyü oluşturdum. Daha önce hiç “karada” çalışmamış ve İtalyanca bilmeyen, yabancı bir kadın olarak şirketin ilk basamağından başlayıp, One Design teknelerinin sorumlusu olarak ayrıldım.

Kızlarım ailemize katılınca  hem çocuklarımızın yeni ülkelerine uyum sağlamaları için, hem de biraz dinlenmek için 2 yıllık annelik iznime başvurdum.

6 ay sonra Uluslararası Yelken Federasyonu’ndan gelen bir telefon ile annelik iznimi büyük bir heyecanla rafa kaldırdım: Azerbaycan’da açılacak yeni bir Yelken Federasyonu için 6 aylık bir start-up projesi yapmamı teklif ediyorlardı.

 

Dedeniz Fethi Algon’dan miras kalan idealist ve girişimci genleriniz tam da bu noktada devreye girmiş sanırım ...

Bu teklif, yıllardır hayal ettiğim bir yelken oluşumu fikrini uyandırdı.

Sporcu merkezli, dinamik, minimalist, doğayı koruyan yeni bir yelken merkezi kurmaya karar verdik.

 

Bu projenin ilk gününden beri yanımda olan milli takım sporcularımdan Seyhun Yıldız ile hemen Bakü’ye uçtuk. İki haftalık hazırlık döneminin ardından Ağustos 2015’de Hazar Denizi’nde ‘ilk yelken okulu’ kurulmuş oldu. Hazar Denizi yelkenlerine yeniden kavuştu.

Yelken sektörü olmayan bir ülkede bu yeni oluşum süreci nasıldı?

Azerbaycan’da malzeme tedariki, alt yapı ve bürokratik izinler gibi konularda oldukça zorlandık.

Her şeye rağmen Yelken Okulu büyük bir başarı gösterdi ve Azerbaycan Yelken Federasyonu Başkanı bize ileri seviye yelken takımı kurma projesini önerdi.

6 aylığına gittiğim Bakü, 6 yıldır yeni iş yerim. Şu an Azerbaycan Yelken Federasyonu Genel Koordinatörlüğü yapmaktayım.

Aileniz eminim sizinle gurur duyuyordur. Dedeniz Fethi ALGON, ülkemize çok değerli hizmetleri olmuş bir Cumhuriyet insanı. Tatvan’da yaptıkları sosyal medyada aylarca yazıldı. Fethi Bey’i ve ailenizi biraz tanıtır mısınız ?

Bizim ailede herkes yelkencidir. Başta dedem, babam, amcam, abim ve ben.. Kanımızda deniz suyu var. Babamın yazdığı “Van Gölünün Gemileri” kitabından alıntı yapan yazarlar bir anda dedemi ve yaptıklarını sosyal medyada binlerce kişiye ulaştırdı.

Dedem Fethi ALGON Türkiye’nin ilk gemi inşa mühendislerindendir.

Yıl 1946. Mezun olunca Tatvan’da ilk gemi seferlerinin başlatılması için yörede gemileri inşa etmek üzere görevlendirilir.

Babaannemi de alıp 25 yasında Tatvan’a gider. Burada geçirdiği 11 yıl boyunca bir çok gemi inşaat eder, bölgeye ilk okulu açar, ilk oteli acar ve personel yetiştirir, gemilerin ahşaplarını ücretsiz ve kolayca alabilmek için bataklığı kurutup Kanada kayını diker, küçük yelkenli tekneler yaparak hafta sonları ahaliye yelken öğretir. Babam ve amcam çocukluklarını Tatvan’da geçirir.

Yıllar sonra Tatvan’da yelkenciliği yeniden bir ALGON başlattı.

Dedemin topraklarına dönmek, kurduğu şantiyeyi incelemek, çocuklara yelken öğretmek benim için unutulmaz bir anıdır.

Aşağıya konu ile ilgili bir link bırakıyorum. Arzu ederseniz bir göz atın.

https://interaktif.trthaber.com/2020/van-golu/

Bu kadar dolu bir aile geçmişinden sonra sizin çok katmanlı iş hayatınıza şaşırmamalıyız. Azerbaycan’daki işinizden bahsediyorduk en son. Bununla da bitmiyor, eşinizle ortak denizcilik malzemeleri satan bir şirketiniz var.

Evet, eşim uzun yıllar İtalyan milli takım antrenörlüğü yapmıştı. Yorulup, heyecanını kaybettiğini fark edince bir 3 ay sakince düşündük, araştırdık, uluslararası fuarları gezdik. Bu fuarların birinde tanıdığımız bir üretici ürünlerini İtalya’da pazarlamamızı teklif etti. Sonunda Massimo da yelken sektöründe kalmaya karar verdi ve birlikte OPTILAND’ı kurduk. 12 yıldır sektörün önemli markalarının temsilciliğini yapıyor, yelken mağazalarına ürün tedarik ediyoruz.

Ve ek olarak, Portekiz’de yelken yarışları organize ediyorsunuz..

Kalan zamanlarımızda karı-koca uluslararası yarış organizasyonları yapıyoruz. 470 Master Dünya Şampiyonası ve Optimist Sınıfı Avrupa Şampiyonalarını İtalya’nın Lignano şehrinde organize ettik.  Burada esas amaç bir sporcu, bir antrenör olarak, sporcu bazlı ideal şampiyonalar yapmaktı. Angola’dan Portekiz’e ve Oman’a bir çok ülkede uluslararası yarışlarda hakem ve organizatör olarak görev alıyorum.

Burcu Hanım, enerjinizin sırrı nedir? Yaptığınız işlerin sizi motive eden yönleri neler?

Bu işin sırrı mı? “Sevdiğin ve bildiğin işi severek yap. Bu işi yaparken gülümse ve eve huzurla dön.”

Yaptığımız işlere hiçbir zaman kazanç bazlı bakmadık. Bizi  ruhen tatmin ve  mutlu eden işleri yapıyoruz. Her şeyin sonu zaten akşam yattığınızda huzurla uyuyabilmek değil mi?

Biz, yelken sporunu maraton koşarken ıslak kıyafetlerle satranç oynamaya benzetiriz.  Antrenörlük, eğitmenlik sanırım en güzel mesleklerden biri. Çünkü bir çocuğu sadece sportif olarak çalıştırmıyor, aynı zamanda hayatına da dokunuyorsunuz. Ona yeni dünyalar tanıtıp, gelişiminde önemli roller oynuyorsunuz.

Doğaya saygı göstermek, her iklim koşulunda rakiplerinle mücadele etmek, ailen yanında olmadan dünyanın bir ucuna yarışlara gitmek, malzemelerini ve tekneni korumak, tamir etmek…

Yıllar geçse de sporcularımız ile aramızdaki bağlar hiç kopmuyor. Onların çocuklarının yelkene başladığını görmek, sokakta bir anda Burcu abla diye gelip sarılan bugün artık büyük -ama benim için hala küçük- sporcularıma rastlamak paha biçilmez bir duygu.

Sizden ilham almamak mümkün değil.. İtalya’daki iş hayatınızda İtalyanların çalışma tarzıyla ilgili neler deneyimlediniz?

İtalyanlardan öğrendiğim en önemli tavsiye: “Önce sen gelmelisin. Mutlu olmazsan verimli çalışamazsın.

Saat 10:00’da dünya dursa da, kapıda milyon dolarlık müşteriler beklese de İtalyanlar sabah kahvelerini içer. Ağustos ayında 2 hafta iş yerlerini kapatıp yaz tatili, Noel döneminde ise 2 hafta kayak tatili yaparlar. Bence bu bakış açısı ile daha uzun yıllar aynı firmada ya da aynı sektörde çalışabiliyorlar.

Güler yüzlüler, duygusal satış yapıyorlar yani müşterileri onlar için bir vergi numarasından ibaret değil. Müşterilerini tanıyıp aralarında bir bağ kuruyorlar. Küçük ve orta boylu aile şirketleri İtalyan ekonomisini ayakta tutuyor. Kurulan kişisel bağlarla da kolay kolay tedarikçi değiştirmiyorlar.

Deniz tuzlu kıyafetleri, aksanlı İtalyancası olan güler yüzlü bir yabancı kadın olarak sektörde yer kazandım. Evet ben de saat 10:00’da mutlaka az sütlü espressomu içer, eğer müşterim geldiyse onun da koluna girer kahve ikram ederim.

RÖPORTAJ: Burcu Algon Giorganni

İş hayatında bir kadın olarak karşılaştığınız sorunlar oldu mu? Bunların nasıl üstesinden geldiniz?

Elbette birçok zorlukla karşılaştım. Bundan 20 yıl önce özellikle Kuzey İtalya daha kapalı ve ataerkildi. Yabancılara sıcak bakmazlardı. Özellikle yelken sektöründe kadın sayısı oldukça azdı.

Örneğin yelkeninde bir sorun olan ve hizmet almak isteyen bir müşteri daha siz söze başlamadan sadece kadın olduğunuz için sizi ofis sekreteri sanarak, erkek bir uzman kişi beklerdi.

Bu noktada sakin kalarak, yüzünüzde bir gülümseme ile sorunlarını çözmek işler değiştiriyor. Bir dahaki sefere kapıdan girer girmez ilk sizin masanıza geliyorlar.

Yoğun iş yaşamınızın beraberinde, evlat edindiğiniz 3 çocuğa annelik yapıyorsunuz. Evlat edinme sürecinizi başka insanlarla paylaşarak evlat edinmek isteyen ailelere büyük bir özveriyle yol gösterdiğiniz bir platform kurdunuz. Nasıl başladı bu güzel hikaye?

Massimo ile ailemizi genişletme kararı aldığımızda biyolojik yollardan anne-baba olamayacağımızı öğrendik. Ama bu haber bizim için bir yıkım olmadı, aksine bizi daha da motive etti. Evrak işlemleri, sosyal hizmetlerle görüşmeler, mahkeme izinleri ile geçen 1.5 yılın ardından yurtiçi ve yurt dışı evlat edinme iznimizi aldık. 

 

Bu tüm annelerin yaşadığı 9 ay 10 günlük bir süreçten çok daha uzun ve yıpratıcı bir dönem. Bilmediğiniz, ön görmediğiniz bir çok konu siz ve gelecekteki çocuğunuz arasında beliriyor. Ne yapacağınızı bilmeden çırpınırken birinin sizin elinizi tutup yol göstermesi çok önemli. Biz evlat edinirken Trieste’deki evlat edinmiş ailelerin kurduğu Anfaa Derneği’nden büyük destek gördük. Türkiye’de ise evlat edinmek maalesef halen bir tabu ve bunun yıkılması gerekiyor. 

Bunun için ülkemizde özellikle son yıllarda “Ben de evlat edindim.” diyen, yol gösteren birçok anne baba var. Onlardan biri de benim. Facebook’ta “Ben Evlat Edindim” isimli grubu kurdum.

https://www.facebook.com/groups/777339582429047

Amacım evlat edinmiş ya da edinme sürecinde olan anne-babaların toplandığı, sohbet ettiği, sorularına el birliğiyle cevap verilen, sade ve içten bir destek grubu oluşturmaktı. Ben tüm duygu ve bilgilerimi içimden geldiğince yazmaya başladım ve bugün 1800 kişi olduk.

Gerek yurtdışında gerekse Türkiye’de iş hayatındaki kadınlara vermek istediğiniz tavsiyeler var mı?

İmkanların daima önümüze gelmesini beklemek yerine o imkanlara bizim ulaşmamız gerekir. Dişimizle, tırnaklarımızla mücadele edip bizi mutlu edecek alanlarda hedeflediğimiz pozisyonlarda çalışmak en büyük hakkımız. Bunu yüksek sesle söylemekten, hakkınızı aramaktan çekinmeyin.

Uzun yıllar aynı sektörde çalışıp tükenmişlik sendromuna girdiğinizi fark ederseniz de ise yeni bir sektöre geçmek için korkmayın.

Elbette başlarken konfor alanınızdan çıkacaksınız, zorlanacaksınız ama yeni rüzgarlara açılan yelkenler sizi daima yeni limanlara ulaştırır.

Sevgili Burcu Algon Giorganni

Hikayenizi bizimle paylaştığınız için size çok teşekkür ediyoruz..

Bir sonraki söyleşimiz için Milano’da görüşmek üzere..

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.